Astronomi ile ilgilenen kişilerin hemen hemen hepsi, uydumuzun bize hep aynı yüzünü gösterdiğini biliyorlardır. Buna sebep olan şey gelgit kilidi dediğimiz bir olaydır. Gelgit kilidi, en basit tanımıyla; Bir cismin partneri etrafındaki yörünge periyodu ile aynı dönme periyoduna sahip olmasıdır. Yani eş zamanlı dönüş olayıdır, bir senkron söz konusudur.
Bu etki sadece Dünya ve Ay ilişkisine dayalı değildir, yine Güneş Sistemi’miz içerisinde farklı uydularda da gözlemlenmektedir, buna örnek verecek olursak; Satürn ve Titan’ı örnek gösterebiliriz.
Bu etkiye sebep olan şey, kütle çekim etkisidir. Gök cisimleri, yörüngelerindeki cismin en çok ona bakan yüzüne kuvvet uygulamaktadır. Bu sebep doğrultusunda ön yüzün cismin arkasına nazaran daha yavaş dönmesine sebep olmaktadır. Gök cisimleri, buradaki örneğimiz uydular; Momentumlarını korumak istediklerinden dolayı kendi etrafındaki dönüş hızını, yörünge etrafındaki dönüş hızına eşitleyebilmek adına bu mesafeye denk gezegenlerinden uzaklaşacaktır. Biz de bu sebepten onun hep aynı yüzünü görmekteyiz.

Serbest bırakma etkileri dışında, bu, soldaki şekilde görüldüğü gibi aynı yüzü Dünya’ya dönük tutmasıyla sonuçlanır.
(Ay kutupsal görünümde gösterilmiştir ve ölçekli olarak çizilmemiştir.) Ay hiç dönmeseydi, gösterildiği gibi yörüngede gezegenimizin etrafında hareket ederken dönüşümlü olarak Dünya’ya yakın ve uzak taraflarını gösterirdi. sağdaki şekilde.
Ay, her zaman böyle değildi, uydumuz bizden her yıl yaklaşık olarak 3.8 cm uzaklaşmaktadır. Yaklaşık 500 milyon yıl öncesine gidersek, uydumuz Ay bizden sadece ortalama 80.000mil (yani ortalama 128.7475km) uzaklıktaydı. Bunu rakamlardan ziyade boyutlarla ifade edecek olursak, yaklaşık 3 kat daha büyük görünüyordu gökyüzünde.
Ay’ın, gelgit kilitlenmesini yaptığı süreçse bundan 100 milyon yıl öncesine dayanıyor. O andan itibaren dönme ve yörünge periyotları aynı oldu.